Filmekimi’nin bu seneki TV reklamlarını gördünüz mü? Üç yıllık komadan uyanan genç hangi ayda olduğumuzu soruyor. Hemşire ve yakınları Ağustos diye cevap verince rahatlıyor. “Oh Ekim ayını ve Filmekimi’ni kaçırmadım” diye.

Ben de reklamdaki genç gibi her sene Ekim ayını sevinçle karşılıyorum. Elimden geldiğince filmleri izlemeye çalışıyorum. Film seçiminde önceliğim İtalyanca film var mı diye bakmak oluyor. Sonra Beyoğlu Atlas Sineması’na gitmeyi seviyorum. Eğer zaman yaratabilirsem sabah seansını seçip, bir tam günü Beyoğlu ve eski lise yıllarımın geçtiği sokaklara ayırmak beni çok mutlu ediyor.
Bu sene belki bilet almakta biraz geç kaldığımdan, sabah saatlerine film bulamadım. Filmleri incelerken Maskeli Balo ilgimi çekti. Cannes Film Festivali Jüri dışı kategorisinde yer alan film, Fransız rivierasında geçiyor. Görkemli evler, lüks arabalar, tekneler ve mücevherler fonu ışıldatırken, zihnim de kadın erkek ilişkileri üzerine düşüncelerle doldu.

Festival filmleri için ilk intiba sıkıcı olsa da, festival filmlerine gitmek her zaman beni mutlu etmiştir. İtalyan Lisesi’ndeyken IKSV’de tercüman olarak çalışırdık. La Scala Operası’ndan çok değerli jazz sanatçılarına, sanat eleştirmenlerine tercümanlık yaptım. Çantalarını taşıdım, istedikleri gazeteleri Beyoğlu sokaklarında bulmaya çalıştım. Bir kaç arkadaş bu sayede bir çok sergide, açılışta, konserde, jazz festivalinde bulunduk. Bizim dışımızda Fransız Liselerinde okuyan arkadaşlarımız da çalışırdı. Böyle cümleler kuracağımı düşünmezdim ama hakikaten Beyoğlu’nun güzel zamanlarıymış, bizim güzel zamanlarımızmış.
Filmekimi’nde de belki o eski günlerin tadını yakaladığımdan, sinemaya giriş anından film başlayana kadar olan süreç bile güzel gelir bana. Mascarade filmine Kadıköy Sineması’nda gittim. Çalışanlar öğrenci olduğu belli olan gençlerdi. Kuyrukta beklerken Fransızca konuşanlar, renkli saçlı sanatçı imajlı gençler, Kadıköylü olduğunu düşündüğüm yaş almış çiftler rengarenk bir çeşitlilik.
Maskeli Balo filmi neden bahsediyordu çok kısa özetle deseniz, cevabım kadın erkek ilişkileri, yaş almakla kaybedilenler, paranın ilişkilere etkisi diye özetlerdim. Polisiye türünde bir film olmasına rağmen, asıl değer yargıları aile kavramı, kadın erkek ilişkileri üzerine düşündürüyor. sıkı bir polisiye sever olarak sonunun beni şaşırttığını da eklemiş olayım. Başroldeki erkek oyuncu Pierre Niney çok başarılıydı. Rahatsız edici bütün duyguları hissettirdi. Isabelle Adjani günümüz standartlarından farklı, büyüleyici güzelliğiyle etkileyiciydi. İtalyan oyuncu Laura Morante ara ara İtalyanca cümleleriyle benim için sürpriz oldu, güzel bir renk kattı.
Tamamen doldurduğumuz salondan, kafamda düşünceler, kalplerde sıcaklık ayrıldık.