Skylife dergisinde Mehmet Uslu’nun, Milano’nun üç güzel gölünü anlatan bir yazısı vardı. Aşağıda o yazıdan derlediğimiz bir özeti bulacaksınız.
Ünlülerin sığınağı: COMO
George Clooney’den Liz Hurley’ye, Madonna’dan Sting’e sayısız ünlünün cazibe merkezi olan Como Gölü, İtalya’nın kuzeyindeki göllerin en ünlüsü. Lüksü, sakinliği ve doğal güzellikleri bir arada vaat eden Como Gölü, Milano’ya sadece 45 kilometre uzaklıkta. Alp dağlarının eteklerinde yemyeşil bir doğanın ortasında bulunan göl, göz alıcı bir naza boncuğunu çağrıştırıyor. Çevresinin temizliğiyle gurur duyan Como, özgün bir mimariye de ev sahipliği yapıyor. Bölgede klasik Rönesans mimarisi İtalyan usulü kır peyzajıyla harmanlanarak ilginç bir sentez oluşturuyor.
Adalar diyarı: MAGGIORE
Milano’nun batısındaki Maggiore Gölü, İtalya’dan İsviçre sınırına dek uzanıyor. Çevresini saran sarp dağların koruyucu etkisi nedeniyle gölün kıyıları kış aylarında bile ılıman bir iklime sahip. Uzunluğu 70 kilometreye ulaşan gölün doğası bir botanik bahçesini andırıyor. 15. yüzyıldan itibaren bölgeyi mesken tutan aristokrat aileler sayesinde gölün kıyıları kaleler, mabetler ve saraylarla donatılmış. Kıyıları çok kıvrımlı olan gölün tamamını gören bir açı bulmaksa imkânsız gibi. Buna rağmen güzel manzara veren tepelerin sayısı hayli fazla.
Şairlerin gölü: GARDA
İtalya’nın en büyük gölü Garda, Milano ile Venedik arasında boylu boyunca uzanıyor. Jeolojik olumu itibariyle bir buzul gölü olan Garda’nın kıyıları pek çok turistik otele ve restoranta ev sahipliği yapıyor. Şifalı kaplıca sularıyla tanınan bölgedeki spa merkezleri ise son yıllarda Avrupa2nın yükselen adresleri arasında. Genişliği güney bölümünde 17 kilometreye ulaşan göl suyu temizliğini Alplerden süzülen taze kaynaklara borçlu. Tarihi kaynaklara göre gölün kıyıları Antik Roma şairlerinin uğrak yeriymiş. Bölgedeki ilk yerleşimin izleri ise Paleotik Döneme kadar uzanıyor. Bugünse Garda kıyılarındaki onca köy, zeytin ve servi ağaçlarının gölgesinde konuklarını bekliyor.