Eskiden ofis Nişantaşı’ndayken sabah 9- 10 civarı, Teşvikiye Caddesi’nden yürüyerek ofise gelirdim. Dükkanlar yeni yeni açılırken, sokaklar bomboş sessiz Nişantaşı’nın tadını çıkartırdım. Koşturmacasız güne başlamayı severim. Yıl 2010. Caffè Nero’dan küçük boy cappuccinomu alıp ofise gelmek güne mutlu başlamama yeterdi. Şimdi ofisimizde kendi öğüttüğümüz çekirdeklerden kendi kahvemizi yapıyoruz ama yine dışarda kahve alacak olursam en çok Caffè Nero’yu seviyorum.
Caffè Nero, adı İtalyan kendisi İngiliz bir kahve markası. 1997 yılında Gerry Ford tarafında kurulmuş.
Caffè deyince İtalyanların aklına espresso geliyor. İtalyan Kültürünün en önemli parçalarından biri olan kahve çeşitlerini tanıyalım:
macchiato: azıcık süt ile yapılan espresso
lungo: nerdeyse tam dolu fincan espresso
ristretto: daha az su, daha güçlü kahve
freddo: buzlu kahve
corretto: likörlü kahve
caffelatte: sıcak süt, azıcık kahve
cappuccino: süt köpüğü olan kahve
Son bir tavsiye var, kahve çeşitlerini aktardığım Progetto Italiano kitabında şöyle diyor: “Öğlen yemeğinden sonra cappuccino yerine bir espresso söyleyin.” İtalyanlar için yemekten sonra cappuccino içmek düşünülemez bile. İtalyanların da dediği gibi “cappuccio” sadece sabah kahvaltılarında içilir. Oysa espresso günün her saatinde.