İtalyan Edebiyatının en önemli yazarlarından biri Boccaccio. Benim gözümde Dante’den sonra en önemli yazarı. Dante’nin İlahi Komedyası nasıl halk arasında biliniyorsa Boccaccio’nun Decameron’unun da meşhur olduğunu tahmin ediyorum. En azından Avrupa’da.
Boccaccio hakkında sizi sıkmadan kısa bilgiler vermek isterim. Boccaccio 1300′lü yılların yazarı. Yani Trecento dönemi yazarı. (İtalyanların edebiyatlarını anlatırken 1300 yerine 300 diye bahsederler)
Boccaccio, edebiyatta Rönesans’a ve Umanesimo’ya geçişi temsil eder. Din baskısından uzak, dünyevi zevklerin yaşanmasında bir sakınca görmeyen hikayeler yazmıştır Boccaccio. O dönemin edebiyatı için okuması oldukça zevkli hikayeler.
Başyapıtı Yunanca’da 10 gün anlamına gelen “Decameron” adlı hikaye kitabıdır. Bu hikaye kitabının giriş bölümünde anlatılanlara göre Floransa’da veba salgını hakimken 1o tane genç, hastalıktan ve dertlerden uzaklaşmak için Floransa yakınında bir villada toplanırlar. Orada kaldıkları 10 gün boyunca her akşam her biri, birer hikaye anlatır. Kitap toplam 100 hikayeden oluşur.
Rahat olduğum bir zaman size bu hikayelerden bazılarını anlatmak istiyorum. Kitabın türkçesi de mevcut. Oğlak Yayınları’ndan Rekin Teksoy’un tercümesiyle Decameron adıyla basılmış. Kitabın kalınlığı (954 sayfa) gözünüzü korkutmasın, hem okuması çok eğlenceli, hem de klasikleşmiş bir eseri okumuş olmaktan gururla karışık bir haz duyacaksınız. Çok güzel bir kültür olduğunu düşünüyorum.
Kitabın kapağına dikkatle bakarsanız Rönesans’a geçiş ve dünyevi zevkler konusunda neler anlatmak istediğini anlarsınız 🙂
Herkese İtalyan Edebiyatı içeren bol okumalı günler :)!