Trieste’de bir haftasonu

Geçtiğimiz aylarda, biraz plansız ve ani olarak Trieste’de bir haftasonu geçirdik. Aylardan Mart ve serin zamanlar olmasına rağmen, şehir çok güzeldi.

Arabayla merkeze vardık. Şehir bir dağ yamacına kurulmuş. Doğrusu bunu beklemiyordum. Merkez düzlük, ama sokak aralarında tepelere kurulmuş eski evler görünüyor. Merkeze kıvrıla kıvrıla dönen yoldan aşağı manzara izleyerek iniyorsunuz. Eski bir tramvay yeşilliklerin arasında tepe kasaba Opicina’ya çıkıyor ve iniyor. Şehir merkezine doğru inerken göze çarpan en büyük bina Università degli Studi di Trieste. Yani Trieste Üniversitesi.

UNİVERSİTÀ DI TRIESTE VERAEDU

Otel olarak Albergo alla Posta‘yı beğenmemize rağmen aradığımızda yer kalmadığını öğrendik. Resepsiyondaki görevliye başka bir seçenek sorduğumda aynı civarlarda benzer fiyat ve yıldızda Hotel Colombia, Hotel Milano ve Roma’yı önerdi. Hotel Colombia’nın resimleri internette hoşumuza gitmedi. Zaten sonra farkettik ki ara sokakta karanlıkta kalıyor. Önümüze önce Hotel Milano çıktı. Durup fiyat sorunca içerisini de makul bulduğumuzdan fazla uzatmadan hemen kalmaya karar verdik. Detayları merak edenlerle seve seve paylaşırım. Odalarının geniş, kahvaltısının tatlıdan başka bir şey yemeyen İtalyanlar’ın dışında bizim de düşünülmüş olduğumuzu hissettirmesi güzel. Yer bulacaklar için ise Albergo alla Posta’yı öneririm. Tam meydana bakan, günlük güneşlik bir ferahlıkta. Önünden ise tarihi Opicina tramvayı kalkıyor.

OPICINA TRAM VERAEDUALBERGO ALLA POSTA VERAEDU

Bir Cuma akşamüstü vardığımız Hotel Milano’dan çevrede yakın bir kaç yemek önerisi aldık. Valizlerimizi odaya bırakıp hemen dışarı attık kendimizi. Hava hala aydınlıktı. Resepsiyondaki görevlinin 3 önerisi oldu. Biri balıkçı, diğeri biracı, diğeri ise pizzacı ve trattoria (lokanta). Balıkçıyı daha özenli bir akşama bırakalım dedik. Birreria ise İtalya için çok rastlanan bir seçenek değil. Yerel şeyler tercihimiz hemen yakındaki Pizzeria Vesuvio’ya gittik. Pizzalarımızı söyledik. Zaten odun ateşi alev alev, usta iş başında, içerisi mis gibi. Masaya oturunca mekanın sahibi bana kırmızı bir gül hediye etti. Çok hoş! Direk kalbimi çalmış oldu. Başlangıç olarak da bir tane piatto misto di mare, karışık deniz mahsülü söyledik. Sokak arasında basit bir pizzacıda bile böyle deniz ürünleri bulmak harika doğrusu. Bütün yemekler nefisti.

Trieste’yi gezmeye başlıyoruz!

XX Settembre Caddesi: O gece dinlenip ertesi gün için enerji topladık. XX Settembre caddesinin ünlü olduğunu duymuştum. Otelimizin olduğu Giosuè Carducci ana caddesinden dümdüz yürüdük. Sağlı sollu sokaklardan biri kalabalıklaşınca arada kalan trafiğe kapalı XX Settembre caddesini farkettik. Şansımıza bizim kaldığımız hafta, sadece 1 haftalık çiçek festivali varmış: Trieste in fiore 2016! Geniş bir cadde düşünün. Sağlı sollu cafeler ve dondurmacılar, küçük dükkanlar. Ortada ise standlar kurulmuş, portakaldan limona, hatta akşam sefasına kadar bin bir çeşit çiçek satılıyor. İlgisini olmayanı bile cezbedecek bir güzellik. İnsan düşünmeden edemiyor.  Aynı saatlerde bombanın patladığı İstiklal’de insanların korku ve acısı, Trieste’de ise genci, yaşlısı, köpeği, bebeği dingin yürüyor, bakınıyor. Bu cadde üzerinde Tiger isimli tasarım dükkanını çok beğendim. Alışveriş tutkunlarına önerim olsun. Anahtarlıkdan aynaya, her türlü objeye ve ev eşyasına hepsi tasarım ve uygun fiyatlı ürünler. Tabi ki güzel bir cappuccino molası verdik ve yine aynı cadde üzerindeki İtalyanların ekonomik giyim markası OVS’e uğradık. Bir diğer durağımız ise aynı caddedeki market oldu. Montepulciano şaraplarımızı, peynir, bresaola gibi ürünleri doldurunca otele dönüp elimizi boşaltmak gerekti. Yine çok acıkmıştık, yine yorgunduk ve yine otele yakın bir yere ihtiyacımız vardı.

CICEK PAZARI TRIESTE

Birreria Forst: Bu sefer de birreriayı deneyelim dedik. İtalya’da ilk defa biracıya gittim. Trieste sınırda olduğundan Avusturya ve Slovenya gibi ülkelerin kültüründen izler taşıyor. Bu kocaman ve tarihi biracı da onun bir örneği olsa gerek. Resepsiyondakinin söylediği kadar varmış. Hakikaten harika yedik: Si mangia molto bene!  demişti.

BIRRERIA FROST

Sant’Antonio Meydanı: Ordan XX Settembre’nin diğer tarafında kalan trafiğe kapalı sokaklara yani sahil tarafına doğru yöneldik. Sokaklar arasında dolanırken kendimizi bir meydanda bulduk. U şeklindeki meydan denize bakıyor ve irili ufaklı sandallar meydanın içine doğru kıvrılmış, sağlı sollu cafelerde insanlar kahvelerini campari-sodalarını yudumluyor. Deniz kenarın kadar yürüyüp sahil havası kokladıktan sonra biz de bir cafede yerimizi aldık. Tiramisu, macchiato ve cappuccinoları sipariş edip güneşli havada gelen geçeni izlemeye koyulduk. Burayı o kadar beğendik ki o gece yemeğe ve ertesi gün yine bir spremuta ve kahvelik uğradık.

CAPPUCCINO E TIRAMISU VERA ISTANBULTRIESTETRIESTE KANAL VERA EGITIM

Antico Panada: Bir balık ve deniz ürünleri tutkunu olarak ülkemizde balık mutfağının zengin olmadığını sık sık okuyorum. O yüzden yurt dışında farklı deniz mahsüllerini denemek hobilerim arasında. Yine bizim otelcinin referansıyla geldiğimiz (2 yer önermişti) bu balıkçı ambiyansıyla öne çıktığından, beğendiğimiz meydanda yer aldığından onu seçme nedenimiz oldu. Sunumlar o kadar şıktı ki tabakları bozmaya kıyamadık. Önden ikram olarak gelen karışık deniz mahsülü tabağı, her türlü sostan uzak bana bile hitap etti. Cruditè di Scampi (jumbo karides) ve seppie alla griglia (ızgara kalamar diyelim) önden yedikten sonra branzino ai funghi porcini’yi de ana yemek olarak söyledik. Levrek tabağının yanındaki mürekkep balığının süsünü nasıl anlatsam bilemiyorum. Sanat eseri gibi sunumlar. Kırmızı ev şarabı gerçekten çok iyiydi. Ev şarabı olmasına rağmen. Tatlı olarak ise kapanışı pannacotta ile yaptık. Geçen Vera Eğitim’in instagram hesabında da yazdım. Dante’nin İlahi Komedya’sındaki dünyevi zevklere kapılmış günahkarlar gibi olduk. :)

Unità Meydanı ve Bit Pazarı: Trieste’de Pazartesi günleri tatilmiş. Bütün dükkanlar kapalıymış. Pazar zaten kapalı. Pazar günü ne yapsak? Opicina’ya mı çıksak tarihi tramvayla diye düşünürken, yine bizim signor Reception ile konuşmaya karar verdik. O da bize Piazza Unità’yı tavsiye etti. Pazar günleri insanlar orada buluşurmuş. Meydan benim Sant’Antonio meydanıyla yarışamaz, her ne kadar daha popüler olsa da. Ama signorenin dediği doğru oldukça kalabalıktı. Özellikle kiliseden çıkan kalabalıklar ellerinde zeytin dalı (?) olduğunu düşündüğüm ağaçlarla, meydan boyu sıralanmış cafelerde yerini almaya başladı. Bu sırada bir bit pazarına denk geldik. Benim eski eşyaya yönelik özel bir ilgim yok. Ama bir arkadaşım oldukça ilgili. Ondan duyduğum ve öğrendiğim kadarıyla tatmin edici bir eskici pazarı olduğunu düşündüm.

BIT PAZARI TRIESTE

Tarihi tramvay ve Opicina kasabası: Opicina tramvayı saatleri her 20 dakikada bir Oberdan Meydanı, Albergo alla Posta’nın önünden kalkıyor. Arabamız olduğundan tekrar in çık yapmamak için arabamızla yukarı çıkıp, durma ve manzara izleme noktası olan Obelisk‘in ordan körfezi izlemeye karar verdik. Havanın rüzgarlı olduğunu okumuştum, doğru. Mevsim ne olursa olsun rüzgarlık olsun yanınızda. Biraz ileride Opicina’da yemek molası verdiğimizde ise kendimizi mahallenin en sosyal barında bulduk. Yine çiftler ellerinde turuncu Campari kadehleri veya espresso sohbettelerdi. Ya spordan çıkmışlar, ya bebek gezdirmeye çıkmışlar, ya da köpekleriyle. Çok hoşumuza gitti. Her İtalya’ya gittiğimde tatmaya çalıştığım Risotto alle Seppie’yi yine bu mahalle barında yedim.

KALAMARLI RISOTTO VERA EGITIM.jpg

Trieste gezisinden geriye daha sığdıramadığım bir çok anı, güzel bir gülümseme, hayattan çalınmış iki harika gün kaldı.

 

italyada hakkında

italyada.net İtalya'da Eğitim alanında hizmet veren Vera Eğitim Danışmanlık'ın bloğudur. Bu blogta sadece İtalya'daki okulların duyurularını değil, İtalya'ya yaptığımız seyahatler, İtalyan edebiyatçılarından eserler, İtalyan modası ve İtalya'ya dair birçok haber bulacaksınız.
Bu yazı İtalya'da Eğitim, İtalya'da Gezi ve Seyahat, İtalyan Edebiyatı, İtalyan Kültürü kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın