Aralık ayında NABA ve Domus Academy’nin davetlisi olarak Tayland Bangkok’taki toplantıya katılmıştık. Senede bir defa bu tarz toplantılar düzenleniyor. Genellikle Milano’da oluyor. Bu defa Endonezya, Taiwan gibi ülkelerin temsilciliklerine yakın olalım diye karar vermişler ve hepimizi Bangkok’a davet ettiler. Bütün dünyadan en iyi NABA ve Domus Academy temsilcilik ofislerinin katıldığı toplantıda Vera Eğitim EMEA bölgesinin en başarılı eğitim danışmanlık firması seçilmiş GOLD Agency ünvanını aldık. Yani sadece Türkiye’de değil, bütün Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da Vera Eğitim birinci seçildi. Gurur dolu toplantı günleri ve gala yemeğinin ardından taa oralara kadar gitmişken, Bangkok NABA&Domus toplantısını fırsat bilip, Thailand’da kalışımızı uzatarak bir kaç günlük tatil/ dinlenme yapma imkanımız oldu.
Aslında niyetimiz uçakla Samui Adası’na gitmekti. Fakat kızım ateşlenince yakınlarda arabasız gidilen bir yer seçmek zorunda kaldık. Taylandlı arkadaşlarımızın da önerisiyle Bangkok’a 3 saat uzaklıktaki Hua Hin’e gitmeye karar verdik. Ne de güzel yapmışız. Ülkemizde tur acentalarının programında yer almayan bu bölge aslında büyük şehir Bangkok’lu ailelerin yazlıklarının bulunduğu, büyük otellerin sahil kenarlarına yerleştiği harika bir turistik belde.
Çoktan otele yerleştikten, hatta 1 gün de geçirdikten sonra, Hua Hin’in Tayland kralının yazlık evinin olduğu ve belki de bu yüzden geçen yıl burada terör saldırısıyla bomba patladığı yer olduğunu öğrenmiş oldum. (Bu konuyla ilgili çok şey yazabilirim ama “kader” diye özetlemiş olayım tek kelimeyle:)) Hua Hin diye Google’a yazdığınızda muhteşem plajlar , un kıvamında kumsallar ve berrak bir deniz resmi göreceksiniz. Fakat bizim şansımıza deniz öyle bir dalgalıydı ki ben diyeyim Şile, siz deyin Karadeniz’in bir sahil şehri. Denize girme fırsatımız olmadı.
Otel oldukça yeşil. İri yapraklı tropikal bitkileri bir süre sonra kanıksıyorsunuz. Her masada, tuvaletlerde vazoda dalı kesilmiş orkide bolluğu. Canlı mı diye ellerken buluyorum kendimi. Hiç cansızına rastlamadım.
Otelden anlatacak çok şey yok. Belli bir dakikadan sonra Antalya’da mı, Hua Hin’de miyim farketmiyor. Başta da dediğim gibi, her şey aynı büyük otellerde. Asıl şehir merkezinden bahsetmek isterim. Birkaç alışveriş merkezi dışında Hua Hin night market adı verilen gece pazarı çok güzeldi. Her türlü otantik takı, pamuk ve el işi çanta, nakışlı bir sürü ıvır zıvır ve bin bir çeşit balık lokantası. Salaş ve kalabalık. Önünde istediğiniz kabuklu deniz canlısı (kum midyesi, istridye, deniz minaresi, vongole), karides, ıstakoz, böcek, yengeç ve iri mercan balıkları sudan ucuz fiyatlara kömür ateşinde pişirilerek servis ediliyor. 10 günlük Tayland seyahatinin benim gibi balık tutkunu bir kişi için en güzel anları herhalde Hua Hin gece pazarındaki salaş balıkçıdır.
Pazardan aldığım takılar, bez çantalar, tahta objeler (baykuş biblosu ve sapan gibi) ve egzotik meyveler de günün güzel anıları arasında.
Otel ile merkez arasındaki ulaşımı taksiler sabit fiyata yapıyor. Taksi yerine arkası koltuğa cevrilmiş kamyonet şeklinde, adına tuktuk denilen ulaşım araçları da kullanabiliyor. Bizim tercihimiz hep tuktuktan yana oldu. Çünkü Hua Hin’de trafik Bangkok’taki gibi çılgın değil. Yani daha az tehlikeli olduğunu düşündük ve bebek arabasıyla içine direk girip çıkabildiğimiz için (uyuyan bebeği kaldır, bebek arabasını katla, bagaja koy vs prosedüründen muaf kaldığımız için:)) genelde pek tercih edilmeyen tuktuk bizim için 10 numara oldu.
Tayland’a tatile gidip de masaj yaptırmamak olmaz tabi. Saati 250 baht yani 25 lira olan thai massage, oil massage ve foot massage favorimiz oldu.
NABA ve Domus Academy toplantısı sayesinde geldiğimiz Tayland bizim için aynı zamanda bir dinlenme, bu soğuk Aralık ayında bir ısınma ve “her şeye biraz mola” vermek adına çok güzel oldu. Hayat acısıyla, tatlısıyla hızla geçiyor ve her anı değerlendirmek gerekiyor.
Herkese iyi haftalar dileğimizle